Doğanın ve denizin cömertçe yaratılıp tutkuyla birbirine sarıldığı coğrafyalar vardır. Hem doğal güzellikleriyle hem mavinin çeşit çeşit tonunu barındıran deniziyle, hem yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle ve kültürel mirasıyla anılan, cazibesini konumu ve doğal güzelliklerinden alan şehirlerden birisi olan Antalya, tatile gelenleri aynı zamanda kültürel açıdan da besleyen ve etkileyen bir özelliğe sahip. Antik çağlara ait pek çok uygarlığın izlerini ve somut delillerini topraklarında muhafaza eden Antalya’da adı sıkça anılan ve ilgi gören bölgelerden birisi de Perge’dir.
“Dünyanın en güzel yeri” olarak betimlenen Antalya ilinin 18 kilometre doğusunda Aksu ilçesi sınırlarına dahil olan Perge Antik Kenti, Pamfilya bölgesi içindedir.
Perge denildiğinde akla gelen anıtsal kapısı, sütunlu caddesi ve nehir tanrısı Kestros heykeli ile hayranlık uyandıran bir güzelliğe sahip olan Perge Antik Kenti diğer mimari unsurlarıyla da ziyaretçilerini, gezerken vaktin nasıl geçtiğini anlamayacak kadar etkiler ve hayran bırakır. Adeta bir açık hava müzesi olan Perge Bergama’da başlayan ve Side’de biten antik yol üzerinde bulunur. Perge, Perge oluşunu biraz da Aksu, eski adıyla Kestros nehrine borçlu olan Perge, bu nehir sayesinde hem verimli topraklara sahip olmuş hem de ulaşımı kolay bir merkez haline gelmiştir. Kestros nehri, şehir sikkelerinin, kabartmaların ve kendi adına yapılan Nehir Tanrısı Kestros heykelinden de anlaşılmaktadır.
Perge İ.S 1. yüzyıldan itibaren Anadolu topraklarındaki en önde gelen Roma dönem şehirlerinden birisi olmuştur. Perge’de yapılan kazılarda gün yüzüne çıkartılan heykeller Antalya Müzesi’nde sergileniyor. Roma Dönem eserleri bakımından son derece zengin bir müze olan Antalya Müzesi de Türkiye’deki sayılı müzelerden birisi ve mutlaka gezilip görülmeli…
Perge Antik Kent atmosferine dahil olduğunuzda anıtsal özellikteki sur duvarlarının kalıntılarını izleyerek gezinize başlayabilirsiniz. Bu surları oluşturan her bir taşın en az yarım ton ağırlıkta olduğu ve zaman içinde birbirleriyle daha da kaynaşmış oldukları düşünülürse Perge Antik Kentinin haşmeti ve güzelliğinden bir şey kaybetmemiş olması daha kolay anlaşılabilir. Şehre girerken, Perge ismiyle bütünleşmiş yuvarlak planlı iki kulenin ve sur duvarlarının İ.Ö 333 yılında İskender’in bu şehri almasında sonra yapıldığı bilinmektedir.
Ağırlıklı olarak Roma döneme ait olan şehir kalıntıları, ait olduğu dönemin efsununu belirgin şekilde üzerinde üzerinde taşır nitelikte. Öyle ki sütunlu caddede yürürken kendinizi o çağın insanı gibi hissediyorsunuz. Perge’de kuzey-güney ve doğu-batı yönünde uzanan iki ana cadde, şehir planının iskeletini oluşturuyor. Şehrin gözbebeği olan yaklaşık 300 metre uzunluğundaki Sütunlu Cadde; Helenistik kapıda başlıyor ve akropolis yamacındaki anıtsal çeşmede sonlanıyor. Sütunlu Caddenin orta yerinde bir su kanalı ve kanalın iki yanında portikolar yer alıyor.
Anıtsal çeşme Perge Antik Kentin sembollerinden birisi. Ve bu çeşmenin en etkileyici tarafı da yakınında bulunan ve Aksu Nehri’nin tanrısı olarak bilinen Kestros heykelinin varlığıdır. Çeşmeden akan su yoldaki kanaldan ilerleyerek şehri adeta ikiye böler. Su kanalı tarafından bölünen caddedeki at arabası tekerleklerinin izleri ise sizi adeta bulunduğunuz yere mıhlar ve zaman içinde geriye doğru bir yolculuk yaptırır. Şehrin ortasından geçen bu kanal ayrıca Akdeniz’in kavuran yaz güneşinde, o dönemde şehre doğal bir serinlik da sağlamıştır.
Çeşmeli yoldan geçmiş zamanın silueti içinde ilerlediğinizde şehrin merkez kısmında Apollonius Demetrius takıyla göz göze gelirsiniz. Ama asıl çarpıcı olan siluet şehre girişte sizi karşılayan heybetli iki kule arasındaki Helenistik kapıdır. İ.Ö 2. yüzyılda inşa edilen bu kapı dört katlı ve iki yuvarlak kule şeklinde yapılmıştır.
Surlara oyulu nişlerde bulunan tanrı ve önemli kişilerin heykelleri Antalya Arkeoloji Müzesinde muhafaza ediliyor. Bu kuleler aynı zamanda gözetleme kulesidir ve burada duran görevliler hem asayişi sağlar hem de esnafın dürüst çalışıp çalışmadığını gözetlerdi.
Agora her antik kentte bulunan ve şimdinin kent meydanı dediğimiz alanlarının benzeridir ve antik çağdaki çarşı pazar, sosyalleşme, bir araya gelme alanıdır.
Antik çağın en etkileyici mimari ögelerinden birisi olan hamam yapıları da Perge’de dikkat çeken bölümlerden birisidir. Bu Roma hamamları Helenistik kapının batı yönündedir. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümleri, soyunma odaları, spor odaları gibi teferruatlı ve son derece gelişmiş bölümlerden oluşan bu hamamlar sadece yıkanmanın değil aynı amanda politika, edebiyat, felsefe ve hayata dair sohbetlerin de gerçekleştirildiği sosyal mekanlardı.
Perge Antik Kentinin İ.S Yunan ve Roma formunda inşa edilen tiyatro binası yaklaşık 12 bin kişi kapasitelidir
Günümüz yerleşiminde şehre giden yol üzerinde ilk karşılaşılan yapı, Yunan-Roma tipinde inşa edilen anıtsal tiyatro binasıdır. Yaklaşık 12 bin kişi kapasiteli olan tiyatro binası mermer dekorasyonlarının çarpıcılığıyla dikkat çeker. Tiyatrodan çıkan heykeller Antalya Müzesinin Perge Tiyatrosu Salonunda görülmeye değer.
Perge’nin sessiz ama derinlikli ve büyüleyen atmosferinde yol alırken Perge Stadyumunun at nalı formundaki yapısı hemen göze çarpar. Zamanında burada yapılan gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri sebebiyle stadyumun kuzey tarafı kafeslerle donatılmış ve bir arena oluşturulmuş.
Perge Antalya için tarihi miras anlamında bir şanstır. Antalya merkeze yakın oluşu, şehri simgeleyen yapıları, özellikle giriş kısmındaki kuleleri, dudak uçuklatacak bir işçilikle yapılmış; sabrın ve sanatsal yeteneğin benzersiz bir yansıması olan Perge Antik Kenti, Antalya geziniz sırasında mutlaka ziyaret etmeniz ve Antalya turistik yerler listenize mutlaka eklemeniz gereken bir nokta olarak not düşülebilir.
Sizin İçin Önerilenler
Didim’deki Tarihi Yerler ve An...
Didim, tarih ve kültür meraklı...
Devamını OkuAğustos Ayı Yurt İçi Tatil Öne...
Ağustos ayında yurt içi tatil ...
Devamını OkuKeyifli Bir Yılbaşı için Yurt ...
Yılbaşı, yeni bir başlangıcın ...
Devamını Oku